Büşra Kayıkçı ile Röportaj

Röportaj: Mücahide ORAK

En büyük hayalim film müziği yapmak.

Merhaba Büşra Hanım. Öncelikle sizinle tanışalım isterim. Kimdir Büşra Kayıkçı? Kendini nasıl tanımlamak ister?

Merhaba. 1990 İstanbul doğumluyum. Çok kimlikli bir yapım var. Çocukluğumdan beri sanatın çeşitli dallarında eğitimler aldım. O zamanlar hayatta hem iş yapmak hem bundan keyif almak nasıl olur diye çok kafa patlatırdım. Bugün biriktirdiklerimle beraber tam olarak bunu yapıyor olmaktan dolayı mutlu ve huzurluyum. Sanatın her dalından keyif alıyorum, besleniyorum. Bu yüzden multidisipliner çalışmaya önem veriyorum. Ama şu sıralar en büyük tutkum müzik yapmak diyebilirim.

İlk piyano keşfine ne zaman başladınız merak ediyorum. Özellikle bu konudaki yeteneğinizi fark ettiğiniz zamanları.

9 yaşındayken babam eve orgla geldi bir akşam, o sahneyi hiç unutmam. Ailem kendi aralarında bunu konuştu mu bilemiyorum tabi ama benim için büyük bir sürprizdi. Odamda oturuyordum kapının önünde orgla belirdiği sahne çok net aklımda, tek hatırladığım bu. Sonrasında ise yetenek mevzusu aramızda hiç konuşulmadı, belki de bu yüzden yetenek ve şans kavramlarına inanmıyorum. Bizim soframızın en önemli başlığı çalışmak, öğrenmek ve üretmekti. Ben de çalışkan bir öğrenciydim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde Klasik Batı Müziği sınıfında haftada 6 saat solfej ve piyano dersleri alıyordum. Tek çocuk olduğum için muhtemelen aynı zamanda bir oyun arkadaşı oldu bana piyano. Öğretmenlerimin de yönlendirmesiyle 2 yılın sonunda ailem bana akustik piyano almaya karar verdi. Çünkü devam edeceğimden herkes emindi artık. Bugün hala o 20 yıllık piyanomla çalışıyorum.

Konservatuar eğitimi almamış olmanız piyano ile aranıza bir set, eksiklik ya da olumsuz bir nitelik koyuyor mu? Almak ister miydiniz ve bu konuyla ilgilenenlere eğitim süreçleri hakkında ne tavsiye edersiniz?

Her meslekte alaylı olmak mümkün. Ünlü mimar Tadao Ando bu anlamda ilham aldığım kişilerden. Üstelik ben tek başıma öğrenmedim bu enstrümanı, 9 yıl boyunca düzenli bir şekilde özel ders aldım. Piyano çalışmanın yanı sıra müzik teorisi, solfej dersleri de buna dahil. Elbette bir konservatuar öğrencisinin programı daha yoğun ilerliyor ve lise döneminde benim de çok arzu ettiğim bir şeydi. Fakat mimarlık fakültesine girdikten sonra zihnimin ufkumun ne kadar hızlı bir şekilde açıldığını, değiştiğini farkedince girdiğim yoldan asla pişman olmadım bilakis nemalandım. Benim müziğe bakış açımı, onu ele alış biçimimi mimarlık fakültesi şekillendirdi. Bazı konservatuarlı arkadaşlarım iyi ki okumadın yoksa mirasa, geleneğe sıkışıp kalacaktın ve beste yapmaya cesaretin olmayacaktı da demiştir. Bunu onlardan duymak hem üzücü hem de sevindirici.

Sosyal medya aracılığıyla tanınır olma süreciniz hızlanıyor… İlk video paylaşımınızdan sonra röportajlar, gazete haberleri, TEDx konuşması gibi fırsatlarla birlikte kendinizi ve sanatınızı daha iyi ifade etme, tanıtma şansı yakalamış oldunuz. Beni en çok heyecanlandıran ve belki sizin için de en heyecanlısı Zorlu PSM. Çoğunluğun sizi tanımaya başladığı o ilk video paylaşımına kadar olan kısmı ve buraya kadarki süreci dinlesek sizden?

Beni parlatan ilk video paylaşımı diye bir videodan bahsetmek mümkün değil aslında. Bu süreç bir bütün. Her üretimle beraber kitlede büyüyor. Bunu durdurursanız kimse sizi sonsuza dek dinleyip takip etmeyecektir. Bu iyi mi kötü mü ona henüz karar veremedim. Zorlu PSM ekibiyle uzun süredir birbirimizi takip ediyorduk. Zorlu, bir konser mekânı olarak da benim kalbimde çok önemli bir yere sahip. 2018 yılından bu yana hayatımın zor süreçlerinde deşarj olduğum motive olduğum ve beni harekete geçiren nice konserler izledim. O yüzden özel bir bağım var. Bu anlamda Instagram yayını bile olsa ilk profesyonel performans işimin Zorlu ile olması beni çok mutlu ediyor. Bir de tabi Macaristan maceram var. Neo-klasik müzik türü için önemli bir enstrümanın (Una Corda) tasarımcısı ve üreticisi olan David Klavins’in atölyesine yaptığım ziyaret ben ve beni takip eden herkes için büyük bir heyecan oldu. Orada 4 gün boyunca çok güzel ağırlandım ve bestelerimi kaydettim. Tuna‘yı da Tuna Nehri’nin kenarında kaydetmiş olmak ayrıca özeldi. Una Corda piyano festivalinde çalmak üzere davet de aldım fakat pandemi sürecinde nasıl ilerler bilemiyorum.

Büşra Kayıkçı X Furkan Çalışkan – TUNA on Una Corda

Kendi besteleriniz de var. Onları kendi sesiniz olarak belirtiyorsunuz. İlk sesinizle ne zaman konuşmaya başladınız?

Benim birkaç tane piyano hocam oldu fakat aralarında en çok ilham aldığım ve beni doğru bir şekilde yönlendiren Şebnem Hocamdı. Biz onunla klasik repertuvarın yanında film müzikleri de çok çalışırdık. Beni neo-klasiklerle o tanıştırdı. O zamanlar lisedeydim. Bu tanışıklığın ardından o tatta doğaçlamalar yapmak için her zaman vakit ayırmışımdır. Fakat finalize edebildiğim ilk işim Doğum, 2018 senesine denk geliyor.

Büşra Kayıkçı – Doğum

Müzisyen kimliğiniz dışındaki mesleğiniz iç mimarlık esasında. Ondan çok haberdar değiliz, o nasıl gidiyor?

Proje yoğunluklarım dönemsel olarak değişiyor. Çok kimlikli bir yapım olduğunu söylesem de nihayetinde ben de bir insanım ve her işi aynı dönemde yürütmem mümkün değil. Mezuniyetimden itibaren uzun süre yalnızca iç mimarlık yaptım. Şu anda yoğunluğum müzik üzerine ama misal geçen hafta bir çocuk kitabının illüstrasyonlarını çizip teslim ettim.

TEDx konuşmanızda ‘’proje çocuk’’ olmadığınızı belirttiniz. 9 yaşından itibaren bale, tiyatro, resim, piyano gibi hem müzik hem de görsel sanatlar temelli bir eğitim süreciniz olmuş. Bu durumun sizi diğer akranlarınızla olan ilişkilerinizi etkilediğini düşündünüz mü? Ayrıca sessiz bir çocuk olduğunuzu da ifade etmiştiniz. Çocukluğunuz nasıldı?

Benim yetiştiğim çevrede ve okuduğum okullardaki bütün çocuklar böyleydi. Her arkadaşımın uğraştığı en azından bir sanat ve bir spor dalı vardı. O yüzden farklılaşma, sivrileşme gibi bir durumum olmadı. Sessiz ama azimli bir çocuktum. Katıldığım bir programı veya kursu muhakkak tamamlardım, uğraştığım işlerin kolay kolay peşini bırakmazdım. Ancak bunu salt hırsla değil, severek yaptığım için içselleştirmek kolay oldu ve uzun yıllardır benimle beraberler, yol arkadaşı oldular. Bu anlamda annemin tavrıda çok eğitici olmuştur. Hiç unutmam çok zor bir sınava çalışacağım akşam bale dersim vardı. Git, gel, hazırlık, ders vs derken 3 saati alıyordu. Gitmemek için çok yalvarmıştım ama bana şöyle bir cevap verdi: “Bale dersine gideceksin, çünkü sınavın olacağını bu akşam öğrenmedin, dün akşam hazırlanmış olmak senin sorumluluğundu.” Daha sonrasında hayatımı da hep bu minvalde programladım diyebilirim.

Sevdiğiniz piyanistler kimlerdir, kulağımıza neler tavsiye edersiniz?

Klasik müzikte en çok dinlediğim isimler çok fazla aslında hiçbirini es geçmek istemem ama aralarında en sık açtıklarım Chopin, Debussy, Rachmaninoff, Bach.

Modern klasikçilerden ise Nils Frahm, Slawek Jaskulke, Philip Glass ve Agnes Obel diyebilirim.

Biraz da geleceğe ve hayallere dair konuşarak son sorumu tamamlamak istiyorum. Gelecekten beklentiniz nedir? İleride ne yaparken görmek istiyor Büşra Kayıkçı kendisini?

En büyük hayalim film müziği yapmak.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.